Hendek İlahi Sözleri
Hendek İlahi Sözlerinin tamamına bu sayfadan ulaşma imkanınız olacaktır. Ayrıca Hendek İlahi Sözlerini dinlemek isterseniz sayfamızda ilahinin dinletisi de yer almaktadır. İlahiyi hem okumak hem de dinlemek için sayfayı aşağıya doğru kaydırmanız yeterli olacaktır.
Allah’a olan aşkı en iyi şekilde anlatmak için ilahiler kullanılır. Bizleri derinden etkileyen sözleri ve kulağa harika bir şekilde nüfuz eden ezgisi ile birlikte ilahiler adeta ruhun gıdasıdır. Huzura ulaşmak ve kalbini Allah sevgisi ile doldurmak isteyen kişiler her zaman ilahileri okuyup dinleyebilir.
Günün istediğiniz saatinde ilahilere rahatlıkla ulaşmanız için sizlere en kolay yolu sunuyoruz. İnternet sitemiz üzerinden aradığınız tüm ilahilere ulaşabilir ve ilahileri en güzel haliyle dinleyebilirsiniz.
Karanlık ve fırtınalı bir gece
Mevsim kış gece soğuk
Gökyüzünden yağmur gibi ok yağmakta
Medine-i Münevvere ayakta
O günü hatırlayın; adı Hendek diğer adı Ahzab
Hendeğin öbür tarafında Hayberlilerin kışkırtmasıyla on binlere varan düşman
Bu tarafında üç bin Müslüman
Müşriklerin başbuğu Ebu Süfyan ve iki kol Gatafanlılardan Fezare ve Mürre
Onlara da kendilerinden birer komutan
O günü hatırlayın…
Muhacirlerin sancaktarı Zeyd bin Harise
Ensarın sancaktarı Sad bin Übade
Ve baş komutan Resul-ü Zişan
İşte Hendek’in tarafları bunlar
Bu savaşın bir tarafı daha var; Gökyüzü Ordusu
Sancakları Saba rüzgârıyla dalgalanır
Onlar yeryüzünde yalnız Resulullah’ı tanır
Şimdi gözleri büyük melekte ve onlar iniş anını beklemekte
Evet, o günü hatırlayın, karanlık ve fırtınalı bir gece
Mevsim kış gece soğuk
Gökyüzünden yağmur gibi ok yağmakta
Medine-i Münevvere ayakta
İnen oklardan birinin hedefi Sad bin Muaz ve kesilen ana bilek damarı
Müşriklerden Amr bin Abdivet adamlarıyla hendeği geçer
Ve üç kez meydan okur sahabeye:
“Aranızda benim elimle cennete gitmek isteyen biri varsa çıksın”
Üçünde de Hz. Ali kalkar yerinden
Üçünde de Efendimiz tutar ellerinden
Sonunda kendi eliyle giyindirir zırhını
Kendi eliyle beline taktığı meşhur Zülfikar
Ve çıkarır mübarek sarığını Hz. Ali’nin başına bağlar
Allah’ın Arslanı yürürken düşmana
Nazlı Nebi’den içli bir dua yükselir semalara
“Ya Rab. Amcamın oğlu Ubeyde Bedir’de şehid oldu, Amcam Hazmaysa Uhud’da.
Geriye bir Amcaoğlu Ali kaldı. O’na yardım eyle. O’nu muhafaza buyur.
Beni de yalnız bırakma. ”
Peygamberin duası biter bitmez bir toz bulutu
Allah’ın Arslanı görünmez oldu
Ve Amr ikisi de görünmüyorlar, kılıç sesleri, naralar…
Çok sürmez birden kesilir sesler
Yavaş yavaş dağılan toz bulutu, yavaş yavaş beliren suret
Önce Zülfikar çıkar toz bulutundan sonra yeleleri toza bulanmış Arslan
Ve kükrer er oğlu er, kükrer: Allahu Ekber!
Müşrikler anlar ki bu hendek kesinlikle geçilemeyecek
O zaman toplanır bütün kuvvetler on binlere varan sayılarıyla
Ellerinde ok ve yaylarıyla hep birden saldırıya başlar
Ne şiddetli bir gündü o, tam dört vakit secdeye uzanamadı başlar
Ne karanlık bir geceydi, kendi elini uzatsan göremiyordun
Karanlık böyle bir derecedeydi
İşte bu karanlıktan istifade eden azılı müşriklerden
Nefel bin Abdullah hendeği atlar, ama onu da Hz. Zübeyr haklar
Ve ayaklar… Titreyen ayaklar…
Peygamberin ordusunda ayakları titreyenler var
Ayakları titreyen münafıklar
Çünkü Ben-i Kureyza ahdinden dönmüş
Bugün savaşı bırakıp evlerine dönecekleri günmüş
Hadi Allah’ın Nebisi münafıkları anlar ya şu bazı Müslümanlar
Bahaneleri çoluk çocuk endişesiydi
Bir bir mazeret beyan edip döndüler gerisin geri
Oysa ölümüne biad etmemişler miydi?
Üç bin kişilik Peygamber ordusundan geriye kalan üç yüz arslan
Ama onlar da korkunun pençesindeydi
Önlerinde Ebu Süfyan ve müşrik ordusu arkalarında Ben-i Kureyza korkusu
Yağmur gibi yağan ok ve açlık ve soğuk
Açlık solgun bir renkle yüzleri gölgeliyor
Bakın bir sahabe Fahr-i Kainatın yanına geliyor
Güç yok, takat yok
“Varlığım sana feda olsun Efendim. ” diyor ve başını öne eğiyor.
“Dayanacak halim kalmadı, açım ya Resulallah.
Açlığımı bastırmak için midemin üstüne taş bağladım”
Ve kuşağını açıyor. Bir taş düşüyor toprağa.
Efendimiz önce taşa sonra hüzünle sahabeye bakıyor
Ve elini uzatıyor kendi kuşağını açıyor
Toprağa iki taş düşüyor
Sahabe gözleri yaşlı, Efendimize bakıyor
Hiçbir şey söylemeden karanlığa akıyor
Kolay değil, bir ay boyunca içtikleri su yedikleri hurma
Gündüzü açlıkla bitirdiler hendekte
Hendekte soğukla geçirdiler geceyi
Bir ay boyunca savaştılar
Ne bu düşmanın gideceği var ne de bu savaşın biteceği
Allah Resulü mübarek ellerini semaya uzattı
Ve dua…
Hayır. Dua değil beddua…
“Ey Kur’an’ı indiren. Hesabı en çabuk gören.
Kavim ve kabileleri bozguna uğratan Allah.
Şu kabileleri de hezimete uğrat. Sars onları Allahım.”
Dua biter bitmez yavaş yavaş çoğalan bir ses
Gökyüzünün karanlığından yeryüzüne doğru akan bir serinlik
Önce Sel dağının eteklerinden gücünü hissettirmeden
Âlemlere rahmet Peygamberin mübarek ellerinden öperek geçti
Sonra hendeğin üzerinde kuşandı azameti, kasırga adını aldı
Ve kendine mahsus hışmıyla müşrik ordusunun içine daldı
İki bin melekle inmişti yere. İki bin melek kalplere korku salmakla görevliydi
Düşmanın altını üstüne getirmekse kasırganın görevi
O kasırganın adı Gündoğusu’ydu ve zaten o tek başına, Allah’ın bir ordusuydu
Bir süre sonra durdu kasırga. Göklere çekildi melekler
Allah’ın Resulü o gecenin sabahı ashabıyla birlikte Medine’ye döndü
Şimdi hamd ve şükredilecek andı
Çünkü Hendek, Allah’ın yardımıyla zaferle noktalandı
Hatırlayın Ahzab suresindeki ayeti
“Ey Mü’minler. Üzerinize ordular gelmişti de biz onlara
Kasırga ve sizin görmediğiniz askerler göndermiştik.”
İşte o günü hatırlayın.
Bu video yerleştirme metodu kullanılarak içerik sahibinin izniyle paylaşılmaktadır. Ayrıntılı bilgi için Telif Hakkı sayfasına göz atınız.
Siz de bu ilahi ile ilgili duygu ve düşüncelerinizi aşağıdaki yorum kısmından paylaşabilirsiniz. Hayırlı günler dileriz…